Salı, Mart 31, 2009

O

25.
Yeniden güçlü -yapabilir- olmak-

Bunun için nasıl da tersine çevirmen gerek yaşam yön-
elimlerini - sen tamamiyle boşvermeye karar vermişken
geldi o : bütün yönelimini değiştirmek için - nasıl da zor bu;
ama, nasıl da güzel, yeniden canlanmak - yaşamının toz
tutmuş hayallerini silkeleyip bahar güneşine çıkarmak - -
kendine yeniden bir yeni yıldız seçip, gökyüzü haritanı
yeniden çıkarmağa girişmek...
Çıkmak ve çıkarmak, yeniden - o, işte, bu olanak.

(oruç aruoba, hani, metis yayınları, istanbul, 2004. s. 49)

Pazar, Mart 29, 2009

Bir Çatı Katım Bile Yok Anlıyor Musun?


Çocukluğumdan beri bir çatı katı hevesim vardı. Hani ufak da olsa, bana yetecek kadar bir çatı katı odasına sahip olan evimiz olsun yeterdi aslında. Yaş geldi 24'e, nasip olmadı henüz. Şu an oturduğumuz ev'e bir çatı yapma fırsatımız vardı aslında ama onda da belediyeyle bir takım sorunlar yaşandı ve böyle bir kat çıkma hakkımız olamadı. Ama hep istedim, yine istiyorum. Bir gün ama bir gün olacak bu. Belki evlendiğimde, belki emekli olduğumda. Küçük bir çatı katı; bir yer yatağı, bir abajur, duvarlara asılmış bir kaç özel resim/fotoğraf, ve güneşle buluşmamı sağlayacak üçgen pencereler. Bunlardan ibaret olsun sadece, kafa dinlemek için ve çok sevdiğim yalnızlığımla ufak kaçamaklar yapabilmek için. Olacak bir gün, biliyorum ben..

P.s.: Aslında doğum günüm de yaklaşıyor -13 güncük kaldı- belki birisi çıkıp da bir çatı katı hediye eder, en deniz manzaralısından. :P

Cuma, Mart 27, 2009

Ah be şoför abi!


Saçmalayasım geldi şu mübarek Cuma vakti'nde. Hiç huyum değildir halbuki saçmalamak -hı hı, tabi caağnım- Neyse, çok güzel bir hafta geçirdim ben ya, son zamanlarda enden rastlanılan bir durumdu bu. Tıpkı "ender gelişen Osasuna atakları" gibi..

Pazartesi günü Kepez'e giden belediye otobüslerine bindim, ayağımı sürterek bindim galiba ki benim bindiğim duraktan iki durak sonra otobüs tıklım tıklım oldu, İETT'leri aratmayacak cinsten hemde. Bizim Çanakkale halkı alışık değildir böyle tıklım tıklım otobüste yolculuklara, herkeste suratlar asık bir homurdanma, bir serzeniş bir veryansın. Otobüs şoförümüz dikkatleri çekiyor bu sırada. Ayağa kalkmış, otobüsün arka taraflarında görülen boşlukları, verdiği emirvari direktiflerle doldurma peşinde. Bir belediye otobüsü şoförünün olabilecek maksimum seviyede bir konsantre'ye sahipti bu abimiz. Orta kapıdan binmeye çalışanlara bir bağırışı vardı ki süperdi.

- Ağğğbi binme orta kapıdan!
- Binmee!
- Binme abi binme!

Şoför abimizin ultra çabaları sonucu otobüste boş yer kalmadı. Popolar tanıştı birbirleriyle ve hoş olmayan temaslar olmasın diye gerekli tedbirler alındı otobüs eşrafı tarafından. Ve ben bu sırada telefonla görüşüyordum. Bir yandan da artık "n'olur hareket edelim" diye içimden sızlanıyordum ki, hiç beklemediğim bir tepki ve uyarı aldım şoför abimizden.

Şoför: Kardeşim kapat cep telefonunu!
Ben: (şaşırmış bir Dardy bakışı)
Şoför : Kapat kardeşim, bozuyo!
Ben : Abi hayırdır, İzmir'e mi gidiyoruz?
Şoför : -Mırıl mırıl mırıl-

Orada ne dediğini anlayamadım, mırıldandı. Küfür ettiyse günahı boynuna artık. Gıcık olmuştum şoför abimize, otobüste nereden baksan 70-80 kişi var. Ve hemen hepsinde cep telefonu vardır, neden ben be abicim? Hayır, boynumda ki Beşiktaş atkıma mı kıl kaptın yoksa? Hani spor dostluk ve kardeşlikti be abi? He?

Sessiz kalmamalıydım aslında, "van minüt van minüt, daha da olsa binmem" deyip inmem gerekiyordu otobüsten. Kahraman olurdum belki, otobüs eşrafı tarafından alkış yağmuruna tutulurdum. Halkın sesi olurdum lan! Belki boy boy başkan adaylarının afişlerinin kapladığı bilboardlarda kıyıda köşede "Hepimiz Dardy'iz" sloganları yer alırdı. Aklımda olsun da bir dahaki sefere yaparım artık.

Cumartesi, Mart 21, 2009

...

Kim istemez mutlu olmayı..
Ama mutsuzluğa da var mısın?

Cemal Süreyya

Salı, Mart 03, 2009

İyi ki doğdun Beşiktaş!


Beşiktaşım'ın doğum günü bugün (:
106 yıl olmuş doğalı, ben 24 yılını yaşayabilmişim sadece. Olsun, Beşiktaşım için reenkarnasyon'a da inanırım ben. Ben kulübün kuruluş aşamasında Mehmet Şamil idim, Hüseyin Bereket idim, Ahmet Fetgeri idim, Tayyareci Fehmi Bey idim...Jimnastik yapan, güreş tutan bir sporcuydum ben şanlı Beşiktaş forması altında. Şeref Bey oldum sonra...Ve Çanakkale'de şehit düşen binlerce şehittim ben, şanlı armamızda bulunan ay-yıldız uğruna. Verilen kayıplardan sonra karalar bağladım da Karakartal oldum sonunda. 1985'ten beri de, bugün bildiğiniz Dardy oldum işte.. (:

Optik Başkan'ın bir sözü düşer aklıma;
"Sen benim babamdan kalan miras, çocuğuma olan borcumsun.."

İyi ki Beşiktaşlı'yım...

Pazar, Mart 01, 2009

Sonunda..

uzun zamandır bir blog sevdası içerisindeydim lakin bir türlü fırsat bulamadım. çoğu kez vakitsizlikten dolayı olmadı bu, tabi çoğu kez de üşengeçlikten dolayı. huyum kurusun ki, koca bir gün aç kalmayı göze alacak kadar üşengecimdir. odamdan çıkıp mutfağa gitmek zor gelir. neyse, bak üşengeçlik hallerimi yazarken bile üşendim. böyle işte, bugüne kısmetmiş bloguma ilk yazımı yazmak. bir de en karasından tema buldum, düzenleyemedim gerçi beceremedim pek ama olsun düzenleriz zamanla değil mi?

şimdi efendim, tanıyan bilir. okumayı severim, yazmayı da severim. beceremem belki ama severim. o yüzden, zaman zaman abuk sabuk yazılar okuyabilirsiniz, sıkılabilirsiniz. kusura bakmayınız, şimdiden anlaşalım. bu blog, yazmış olmanın ve dolayısıyla içini dökmüş olmanın getireceği rahatlamanın tadını almak amacıyla oluşturuldu. arada ufak tefek mesajlar da veririz elbette (:

bu ilk yazıyı gayet güzel, keyifli ve umutlu bir halet-i ruhiye içinde yazmak da hoş benim için. her ne kadar bugün erken kalkıp, kordon yürüyüşü yapma fikrimi gerçekleştiremesem de iyi bir pazar günü bugün. daha gecesinde iyi başladı çünkü (:

  © Blogger templates Brooklyn by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP