Perşembe, Eylül 17, 2009

1 Kız 1 Erkek



Genelde öğrencilerin takıldığı bir cafede başlıyor serüven. Genç ve kendi halinde bir erkek, cafe'nin sıkı müdavimlerinden. Kendi mekanı gibi adeta... Öyle ki kendisine ait bir panosu var cafe'nin duvarında, mantar pano. Muhtelif yerlerde okuduğu ve beğendiği şiirleri, anlamlı sözleri bu panoya itinayla iğnelerdi. Cafe'ye gelen giden okusun diye...Evet okunuyordu, beğeniliyordu hatta severek takip edenler bile vardı. Sevgililer birbirlerine şiir armağan ederdi bu panodan...Kimisi platonik aşkına açılmak için bir şiir seçerdi, kimisi de ayrıldığı sevgilisinin ardından ağlamaklı olurdu okuduğu bir şiirin üzerine...Herkes kendine ait bir şeyler bulurdu bu panoda, bu yüzden de çok sevilirdi ya..

Günlerden bir gün, yine şiir asmak için panoya geldi erkek. Bir şiir çarptı gözüne, farklıydı. Kendi notu değildi bu şiir. Şaşırdı ama pek üzerinde durmadı. Cafedekilerden biri eklemiştir diye düşündü ki öyleydi de. Fakat ertesi gün bir şiir daha gördü kendine ait olmayan ve bu şiirler her gün bir fazlalaştı. Bu şiirlerin, kendi şiirlerine bir cevap olabilecek nitelikte oluşu dikkatini çekti, şaşkınlığı daha da arttı. Kimdi bu şiirleri panoya asan? Cafedeki bir kaç arkadaşına sordu ama görmemişti kimse, fark etmediler belki de...Ertesi sabah erkenden geldi cafeye ve kuytu bir köşeye oturdu, beklemeye başladı. Uzunca bir süre de bekledi...Artık ümidini kesmek üzereyken kısa boylu, düz ve uzun saçlı beyaz tenli güzel bir kızın panoya yaklaştığını gördü. Kız, çantasından çıkardığı küçük not kağıdını panoya iğneledi ve okuluna gitmek üzere cafeyi terketti. Erkek heyecanla panoya koştu ve şiiri okudu. Yüzünde bir tebessüm belirdi, kalp atışları hızlandı. Panoya astığı bir şiirin devamı gibiydi sanki, umut dolu, sevgi dolu...Kendisi de bir şiir iğneleyip cevap beklemeye başladı. Yaklaşık bir ay kadar bu şekilde şiirleşti erkekle kız, pano doldukça yeni bir pano eklendi duvara. Şiiri asan cevabını bekliyordu, sırayı bozmak da yoktu; bir erkek bir kız...

Bir ay sonra erkek, şiir yerine bir saat yazdı küçük not kağıdına; "20:00'da pano önünde.." diye. Şiirlerine cevap veren bu kızı tanımak istiyordu artık. Kız da sevindi bu tanışma isteğine, "neden olmasın" dercesine oradaydı, panonun önünde. Kısa bir süre bakışakaldılar göz göze, sonra el sıkışıp merhabalaştıktan sonra bir masaya oturdular. Heyecandan konuşamıyorlardı pek ama klasik tanışma sırasında olabilecek diyaloglarla rahatlatıyorlardı kendilerini. Kız fazla kalamayacaktı, erken ayrılmak zorundaydı. Telefon numaralarını aldılar birbirlerinin zira artık bir şekilde iletişim halinde olmaları gerektiğini düşünüyordu her ikisi de...Okullar tatile gireceğinden ötürü her ikisi de memleketlerinde olacaklardı.

Aradan zaman geçti, bazen e-mail ile çoğu zaman sms ile kaynaştı kız ve erkek. Gün içerisinde çokça kez mesajlaşarak birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı belki de. Kız soruyordu erkek hakkında merak ettiğini, bilmek istediğini ve erkek cevaplıyordu ya da tam tersi. Yalan yoktu, dürüsttü ikisi de ve olabildiğince samimi...Şiirleşmeler telefon aracılığı ile de devam ediyor, son derece mutlu vakit geçiriyorlardı. Her ikisinin de geçmişten kalma yaraları ve binbir türlü dertleri vardı fakat bu mutlu ve umutlu tablo derdi kederi süpürür cinstendi. Erkek heyecanlıydı, bir mucize gibi görüyordu kızın gelişini. Kız ise temkinli, yarası daha tazeydi onun ve üstelik kanıyordu sık sık. Acısa da unutmak istiyordu yarayı, erkekten aldığı enerji ve huzur ile üflüyordu yaraya belki geçer umuduyla...Zaman hızlı geçiyor ve kendilerini bir anda ilişkide buluyorlardı. "Can"ları oluyorlardı birbirlerinin...Kız sık sık "Ne düşünüyorsun?" diye soruyordu erkeğe, erkeğin cevabı belli; "Seni!" Cevap olsun diye değil, gerçekten kızı düşündüğü için...Zaten kız uyarıyor, "bu soruya alış, yanında olsam her an sorabilirim bu soruyu ama hiiç diye bir cevap kabul etmem bilesin"

Gel zaman git zaman daha da kenetleniyorlar birbirlerine, büyütüyorlar sevgilerini lakin kızın geçmişten kalma yarası kanamaya devam ediyor, bir takım baskı görüyor çevresinden. "Korkuyorum ama yılmayacağım" diyor erkeğe, erkek de güven vermeye çalışıyor kıza. Erkek umutlu, inanıyor kıza, biliyor ki mutluluk o'nda...Öyle ki, kızın bir daha asla aşık olamayacağını da biliyor, "aşk çok da önemli değil" diyor, devam ediyordu.

Okullar açılıyor ve uzun zaman sonra ilk görüşme anı! Müthiş bir heyecanla kucaklaşıyorlar fakat lâl kesiliyor ikisi de, gün boyu sessiz bir şekilde bakışıyorlar, gülüşüyorlar, şaşırıyorlar "nereden nereye" diyerek...Kitapçı'ya uğruyorlar, raflarda dikkatlerini çeken kitapların herhangi bir sayfasından güzel bir söz ya da şiir armağan ediyorlardı birbirlerine.

Erkek;
"her gün bir yerden göçmek ne iyi,
bulanmadan donmadan akmak ne hoş ...
dünle beraber gitti cancağazım ne varsa düne ait,
şimdi yeni şeyler söylemek lazım"

Kız;
"Alfabede seni tanımlayacak kelime bulamıyorum,

Kifayetsiz kalıyor cümleler, yeni bir dil keşfediyorum"

...ve daha niceleri.

Bu mutluluk, huzur geleceğe ait hayalleri de yanında getiriyor elbette. Kız her ne kadar "çok fazla geleceği düşünmemek" lazım dese de erkek "bunu yaparız, şuraya gideriz vs." şeklinde türlü türlü hayaller kuruyor kendi kafasında. Geçmişi düşünmeyi sevmiyor çünkü fakat kız ise tam tersi, kopamıyor geçmişinden...Kızın kafasının karışıklığı ilişkiye etki etmeye başlıyor artık, gitgide sessizleşiyor kız. Geçmişi rahat bırakmıyor onu, baskılar artıyor, kız daha da bunalıyor. Erkeği de çok seviyor, çok sevdiği için de üzülmesinden korkuyor. İleride daha da kötüye gideceğini düşünüp bir şekilde uzaklaşmak istiyor erkekten...Erkek şaşkın, aradaki soğukluğun sebebini anlamaya çalışıyor ama bir sebep bulamıyor. Soruyor, cevap alamıyor. Derken kız patlıyor, "artık olmuyor" diyor. "Olmayan ne?" diye soruyor erkek, "ben ve karışıklığım, seni bunların içinde sokamam, hakkım yok" diyor kız. Erkek kızıyor, "ben bir çok şeyi, bana aşık olmamanı bile göze almışken, neden, ne yaptım ben?" diye soruyor ısrarla ama cevap aynı...Tüm hayatı alt üst oluyor adeta erkeğin, yaptığı planlar, kurduğu hayaller bir bir yok oluyor. Ağlıyor erkek, çaresizliğine...Daha önce de yaşamıştı ayrılık ama yıkılmamıştı bu kadar. Kız, ilişkilerinin boyutunu "başlangıç" olarak tanımlasa da erkek bağlanmıştı çoktan. Kızın sevgisine, samimiyetine ve o tertemiz yüreğine...

Erkek perişan, bitkin ve hiç olmadığı kadar sessiz..Şiirlerde, şarkılarda kızı buluyor mutlak, gözleri doluyor..."Yazık ettin!" diyor yarım ağızla, içten içe ağlıyor...

Bir erkek çok seviyor ama bir kız gidiyor...

0 yorum:

  © Blogger templates Brooklyn by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP